twitter
    What I think, What I do

Archive for ‘September 2010’

Very Merry Unbirthday

I don't know when we started to listen to the unbirthday song in AIESEC New Zealand National Committee office, but after awhile every morning Stephane and I was listening that video below.

I didn't read and watch Alice when I was a kid but I loved the idea of celebrating 364 days in a year instead of 1 day.
Stephane sent us a very serious and important mail yesterday and celebrate our "Unbirthday".
Thanks Stephane..

Very Merry Unbirthday to everyone


A very merry unbirthday to me
To who?
To me
Oh you!

A very merry unbirthday to you
Who me?
Yes, you!
Oh, me!

Let's all congratulate us with another cup of tea
A very merry unbirthday to you!



Now, statistics prove, prove that you've one birthday
Imagine, just one birthday every year
Ah, but there are three hundred and sixty four unbirthdays!
Precisely why we're gathered here to cheer

A very merry unbirthday to you, to you
To me?
To you!
A very merry unbirthday
For me?
For you!
Now blow the candle out my dear
And make your wish come true
A merry merry unbirthday to you!



Kendini Bilmez Birkaç Kişi

"Kendini bilmez birkaç kişinin yaptığı tüm şehire mal edilemez."

Edilir, bal gibi de edilir.
Dün Gaziantepspor-Bursaspor maçında sahaya atılan bir taşla yan hakemin başı yarıldı, sonrasında maçın hakemi tatil etti. Sonrasında yine aynı açıklamalar, aynı tepkiler..
Kendini bilmez birkaç kişinin yaptığı tüm şehire mal edilemez. Onlara ceza vermiyorsunuz, bize niye veriyorsunuz. Alt tarafı bir tane taş gelmiş hakemin başına. Yuh artık

Eğer o şehrin takımı o kendini bilmeyen birkaç kişinin stadyuma taş, bıçak sokması engellenemiyorsa, o kişilerin sahaya kadar girip adam bıçaklamasını önleyemiyorsa, o takımın teknik direktörü atılan taşları bir hakemin yaptığı hatalar yüzünden olduğunu söylüyorsa, taşı atanı değil de hakemi suçluyorsa kendini bilmez birkaç kişi yoktur. Kendini bilmez teknik direktör vardır, kendini bilmez federasyon vardır.

Özellikle burada Gaziantepspor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas, sahaya taş atan "kendini bilmez", oraya taş girmesini engelleyemeyen Gaziantepspor yönetimi, gereken cezayı vermeyen federasyon ve Gaziantepspor az ceza alsın diye tepinen medya aferin hak ediyorlar.

Bilmiyorum sadece ben mi bu tarz olayların çok büyük şekilde hem bireysel hem de kulüp bazında cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum...



12 Eylül İzlenimleri


Uzun zamandir bekliyorduk 12 Eylül gününü.
Yaklasik 3 aydir televizyonlarda, meydanlarda, cami avlularinda yapilan mini mitinglerde, eline mikrofon alanin aydin oldugu tartisma platformlarinda(!)...

Hepimiz, kendimize göre bir durus sergileme gayretine girdik. Ancak siyasi parti liderleri birbirlerine karsi belden asagiya vurdukça imamlarin gazina gelen cemaat misali herkesten daha heyecanli olan kralcilar basladilar ona buna sallamaya. Kimi bakanlar, milletvekilleri çikti bizleri aptal ilan etti, kimi boy pos muhabbetinde mezurasıyla ortalıkta dolaştı.

Bense iktidar partisinin bizlere oylamamiz için sundugu anayasa paketini okumadan karar vermek istemedim. Okuduktan sonra da edinmis oldugum izlenim, yeni anayasa degisiklik teklifinin özellikle yargi üzerinde hem yasama hem de yürütmeyi elinde bulunduran dönem iktidarinin çok büyük bir etkisi olacagi yönünde oldu.
Derneklerde bile tek bir birime sinirsiz güç verilmez. Yönetim Kurulu'nu denetleyecek Denetim ve Disiplin Kurul'lari ile yapilacak hatalar, yanlisliklar, kisisel çikarlarini kurum çikarlarinin üstünde tutanlarin denetlenmesi, gerektiginde yargilanmasi saglanir.


Ancak tarihte nasil anilacagini simdiden kestirmenin güç oldugu 12 Eylül 2010 Anayasasi iktidar sahiplerine neredeyse sinirsiz diyecegimiz bir güç veriyor ve beni asil korkutan yakın gelecekte Atatürk'ün gençlige hitabesinde de öngördügü, iktidar sahiplerinn sahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit ettirmeleridir.

Umuyorum bugün AKP'nin samimiyetine güvenenler, ellerine verdikleri bu sinirsiz gücü kötü niyetli olarak kullanacak iktidarlari seçmezler. Yada umalim da kimse vermis olduklari bu sinirsiz güçten dolayi pismanlik yasamaz ileride...

2002 yilindan beri AKP'nin kazandigi her seçimde AKP'nin rejim üzerinde oynayabilecegini tahmin ettigimiz oyunlar ötürü paranoyak bir sekilde yasadik, AKP'yi, halki suçladik. Ancak artik bu korkulardan arinarak muhalefet üzerinde olusturulacak bir baskiyla muhalefet partilerinin kendine çek-i düzen vermesi saglanmali, AKP'ye oy veren %60'lik kesim aptaldir söyleminden öte, onlarin istekleri, oy verme sebeplerini muhalefetin anlaması sağlanmalıdır. Herşeyden önce oy pusulasına sahip çıkamayan bir Ana-muhalefet Partisi Başkanı istifa ederek başlayabilir mesela.



Çok isteyince olmuyormuş

Hayatta hiç birseyi çok fazla istememek gerektigini gördüm geçtigimiz günlerde. Hani derler ya dokuz ayin çarsambasi bir araya gelirmis. Ne çarsambaymis =)

Çok sevinmistim yaz okulu bittikten sonra biraz kafa dinleyip is basvurulari yapacaktim. O sirada çok uzun zamandir bekledigim Dünya Basketbol Sampiyonasi'ni seyredecektim. Hatta o kadar hazirdim ki Dünya Sampiyonasina. Top 16 maçlarinin oldugu 2. gün için bir biletim, Çeyrek Final'e Türkiye çiktigi taktirde bilet almami saglayabilecek bir de opsiyonlu biletim bulunuyordu.
Ancak, babamin rahatsizlanmasi sonucu ne o biletleri olan maçlara gidebildim ne istedigim gibi maçlari seyredebildim. Hatta tarihi yari final maçinin bile son 30 saniye disindaki 2. yarisini seyredemedim.
Bununla beraber çok büyük bir istegi olan babam referandumun gerçeklesecegi 12 Eylül için uzun zamandir gece yarilarina kadar seyrettigi tartisma programlariyla hazirlaniyordu. Hatta, o seçimde tatilde olanlar yada farkli sebeplerden dolayi oy vermeyeceklere o kadar kiziyordu ki memleketin kaderini degistirebilecek bir günde oy kullanmadiklari için. Verecegi oyu hiç bir maddi deger karsisinda degistirmeyecegini gururla anlatiyordu.

Ancak olmadi, ikimizin de çok istedigi seyler. Babam rahatsizlanip belli bir süre hastanede kalinca ne o çok istedigi referandumda oyunu kullanabildi, ne ben çok istedigim Dünya Basketbol Sampiyonasi'ni seyredebildim.



Herhalde olaylari akisina birakip, çok büyük isteklerde bulunmadan tevekkül demek en dogrusu olsa gerek...
PS: Cümle içinde tevekkülü kullandım =)