twitter
    What I think, What I do

Archive for ‘December 2010’

Fırsat Maliyeti / Opportunity Cost

Geçen gün kahvaltı sırasında enteresan bir iktisat teoremi ve paradoksu bulduk Eren Yaman'la =)

Fırsat Maliyeti: İktisadi İdari Bilimlerde okuyan herkes en az bir kez duymuştur bu fırsat maliyeti kavramını. Örnekle açıklamak gerekirse hem basketbol hem de futbol maçlarını televizyonda seyretmeyi severim. Televizyonda akşam saat 8.00'de X kanalında Beşiktaş'ın basketbol maçı, Y kanalında da Efes Pilsen basketbol maçı varsa bana Beşiktaş maçının izlemenin maliyeti sadece elektrik parası olacaktır. Ancak aslında benim Beşiktaş maçını seyretmemin maliyeti Efes Pilsen maçını seyredememe olacaktır. Bu durumunda Efes Pilsen basketbol maçı benim fırsat maliyetimdir.


Bunu da hatırlattıktan sonra, konuştuğumuz konu daha çok insanların kendilerine fazla seçenek sunulmasından hoşlanmalarına rağmen aslında seçmekten hoşlanmadıklarını fark ettik. İnsanlar, kendilerine sunulan şeyleri almayı, izlemeyi, yemeyi gerçekten istedikleri bir şeyin peşine gitmeye tercih ediyorlar. Yani insanlar kendilerine fazla seçenek sunulmasını sevdiklerini sansalarda sevmiyorlar ki bunun sonucunda yüksek fırsat maliyetleriyle karşılaşmak zorunda kalmıyorlar.

Ancak yaşam tarzlarını incelediğimizde birçok insanın liberal sistemleri daha fazla fırsata ulaşabilmek adına sevdiklerini görüyoruz. Komunizm ile yönetilen ve az fırsata sahip Kuzey Kore insanlarının bol fırsatlara sahip Güney Kore'lilere göre daha mutlu olduklarını hiç sanmıyorum.

İşte paradoks tam bu noktada oluşuyor. İnsanlar fazla fırsata sahipken yüksek fırsat maliyetlerine maruz kaldıklarından dolayı mutsuz olurken, seçme şansına sahip olmayan kişiler de farklı bir mutsuzluk yaşıyor.Burada önemli olan nokta insanların beklentilerini ne derece karşılayabildiğidir. Zaten mutluluk dediğimiz şey de beklentilerimizle gerçekteşenlerin arasındaki farkın ne kadar olduğunda gizlidir.

Bilmiyorum derdimi anlatabildim mi? Yorumu olan varsa beri gelsin =)

*Bunların hepsini yazdıktan sonra internette kısa bir arama yaptım ve aşağıdaki videoyu buldum. Galiba bizden önce de bunları düşünenler olmuş =)

____________________________________________________________________

While I was having breakfast with my friend last week we came up with a great economic theory and a paradox about opportunity cost =)

Opportunity Cost : Whoever study economics or something similar should has heard about the opportunity cost at least once in lifetime. For example I like Nike and Adidas brands and I'd like to buy a pair of sneakers. I found one shoes in Nike and one in Adidas. It's both white and cool. If I buy Nike it doesn't only cost me 100$. It also cost me what I couldn't buy, means it cost me an Adidas shoes.

We were talking about how people thinks that they like having lots of options that they can choice but they actually don't like choosing. People prefer to get or but what the others presents to him instead of getting whatever they like. I mean people don't like the idea of choosing something because the consequence of choosing is losing something that s/he didn't choose in the end.

In the other hand lots of people prefer liberal systems in order to reaching more options for their lives. I don't think that North Koreans are happier than South Koreans as they have less options in a communist country.

That's where paradox starts. People are not feeling happy when there are a lot of options as their opportunity cost is so much. In the other hand people don't have options are not happy as well. The word point is expectation. So, the secret of happiness is the difference between your expectation and what you have.

I don't know if anyone understand what we thought. Anyone has any comment ?

* After I wrote all this I found the video from ted.com below. I guess someone else thought about it before us. =)




Beşiktaş bir futbol kulübünden çok fazlasıdır

forzabesiktas.com Beşiktaş'lı taraftarların, ÇARŞI'nın internet sitesidir (bilmeyenler için). Ben de forzabesiktas.com forumlarını sürekli takip ederim. Bugün forumda fark ettiğim 2 başlık Beşiktaş'lı olduğum için tekrardan gurur duymama sebep oldu. Beşiktaş'lılığın sadece bir futbol takımını desteklemekten çok daha fazlası olduğunu hatırlattı bana tekrar.

Aşağıya kopyaladığım mesajlardan bir tanesi forumda Beşiktaş'lı bir doktorun bireysel insiyatifi diğeri ise yine bir grup taraftarın gerçekleştirdiği bir sosyal sorumluluk projesi.

Bu mesajlar forzabesiktas.com'da alınan toplumsal insiyatiflerden sadece iki tanesi. Bunun yanında forzabesiktas'da sürekli bulunan Kan Bankası ile hem Kızılay'a kan bağışına taraftarlar motive edilirken hem de acil ihtiyacı olanlara destek olunuyor.

forzabesiktas.com'da gerçekleşen bu faaliyetler hemen hemen medyaya hiç yansımıyor, dini sömürü malzemesi yapılmıyor. Bunun sebebi de bu insiyatifleri alan, kampanyaları gerçekleştiren Beşiktaş'lıların reklam, tanıtım gibi amaçlarının olmadığı, sadece Beşiktaş ortak paydası altında birleşen Güzel İnsanlar olmasındandır.

  • Arkadaşlar, bu yazıyı yazarken çok düşündüm

    Nasıl algılanacağı ve destek konusunda tereddütlerim vardı
    Fakat sonunda yazmaya karar verdim

    Bir süredir Ağrı Devlet Hastanesinde çalışmaktayım
    Polikliniğime gelen çocuklara hangi takımı tuttuğunu sorarım hep
    Çocuk sporla ilgili ise forma hediye etmeye çalışıyorum
    Burdaki çocuklar için de verilebilecek en güzel hediyelerden biridir diye düşünüyorum

    Açıkça söylemek gerekirse kendime ait eski formaların çoğunu verdim
    Bedenleri büyük olsa da çocuklar çok seviniyor
    O şanlı formaya bakışları ve gözlerindeki ışıltıyı görmelisiniz
    Bir miktar taraftar forması da aldım ve onları da hediye ettim

    Forma konusunda yardım etmek isteyen arkadaşlar (eski-yeni) özelden mesaj atarsa sevinirim
    Çocuk yaşta başlayacak olan forma aşkının birçok şeye bedel olduğunu düşünüyorum
    Umarım gerekli destek gelir



  • Bir kez daha kazandık.
    Toplanan eşyaların bir bölümünü, sizin adınıza Van Bahçesaray Keskin İlkokulundaki çocuklarımıza ulaştırmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
    Camiamıza hayırlı olsun.
    Elimizde şu an 60 koliden fazla malzeme var. Kargo anlaşması için Cem YAKIŞKAN dostumuzla birlikta bizzat görüştük. Cevap bekliyoruz.

    İhtiyaç duyulan malzemelerin listesi.

    Bayrak, atkı, forma başta olmak üzere
    Kitap; hikaye, roman ve eğitici.
    Kırtasiye; defter, kalem, silgi vs.
    Kıyafet; her türlü.
    Okul çantası
    Ayakkabı ve çorap.

    (Büyük küçük fark etmez, hepsi değerlendirilmektedir.)




Efesliler

Yaz okulu bittiğinden ve babam iyileşmeye başladığından beri boş vaktim fazla olduğu için uzun zamandır salonda takip edemediğim ancak çok sevdiğim basketbol maçlarına daha fazla gider oldum. Tabi burada Sinan Erdem Spor Salonu'nun evimize uzak olmasına rağmen ulaşımının kolay olmasının da payı var. Bkz: Sinan Erdem

Efes Pilsen'in büyük bir seyirci kitlesinin olmayışı maçlara gitmeye başladıktan sonra etrafındaki simaların tanıdıklaşmasına başlamasına imkan tanıyor. Tam da bu sırada Efesliler grubunu fark ettim. Zaten düşünürdüm Efes Pilsen'i sürekli takip eden kimse var mıdır, varsa kimlerdir diye.

Efes Pilsen - Aliağa Petkim. Efesliler grubu sadece 40 kişi olmasına rağmen basketbol bilgisiyle takıma gereken desteği verebiliyor

10 senedir Efes Pilsen'i takip eden ve destekleyen bir seyirci kitlesi mevcut. Efesliler forumunun yaklaşık 2000 üyesi olsa da yaklaşık 30 kişilik diyebileceğimiz çekirdek bir kitlesi var. Onların da maçlara geldiği aileleri, arkadaşlarıyla beraber lig maçlarında ortalama 30-40, Euroleague maçlarında ise 200 kişiye varan bir topluluk şeklinde destekliyor bu grup Efes Pilsen'i.

Grubun yaş ortalaması klasik bir taraftar kitlesinin yaş ortalamasının üzerinde. Futbol seyircisi ile kıyaslanamayacak derecede kaliteli ve sporun doğasına hakim bireylerden oluşuyor grup. Tabi, hal böyle olunca, maçlara gidip geldikçe basketbol ortak paydasında buluşan bu kişilerle çok güzel sohbet ortamları oluşuyor gerek maçlarda gerekse internette. Ben de, grupla birlikte seyrettiğim 4-5 maç sonrasında hem güzel insanlarla tanıştım hem de çok keyif aldım.




Tahammülün sınırları

İçimden fikirler, kelimeler fışkırıyor. Kendimi nasıl dizginlesem, nasıl sakinleşsem, kimlerle otursam da konuşsam ki diye düşünüyorum sabahtan beri.
Kimse anlar mı, anlasa hak verir mi bana?

Neler oluyor bize böyle. Son 1 hafta içinde yaşadıklarımız nelerin sonucudur, nereye gidiyoruz?

Neden bu kadar tahammülsüz bir toplum haline geldik biz? Kimse kimseye tahammül edemiyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Kimse kendi görüşleri dışında hiçbir görüşe saygı göstermiyor, empati yapmıyor, anlamaya çalışmıyor...

Bursaspor'lular Beşiktaş'a tahammül edemiyorlar. Sırf siyah beyaz diye bir ineği kesmeye kalkıyorlar.
Beşiktaş'lılar bizim semtimizde kimse bize atar yapamaz diyip, Bursa'lılara tahammül edemiyor.

Ankara Üniversitesi öğrencileri, iktidar yada muhalefet hiç bir siyasiye tahammül edemiyor. Kim gelirse onu eleştiriyor.

Bağdat Caddesi'ndeki teyzeler, türbanlılara tahammül edemiyorlar.
Fatih'teki dinciler başı açık kızlara tahammül edemiyorlar.

Burhan Kuzu, öğrencilerin karşısında kurt oluyor, kendisini protesto etmek isteyen öğrencilere tahammül edemiyor. Gerizekalı diyor, polise biber gazı sıktırıyor.

İktidar partisi hatta daha özellikle Başbakan kendi gibi düşünmeyen, kendine muhalefet eden kimseye tahammül edemiyor.

Başbakan'ı protesto etmek isteyen öğrencilere polis biber gazı sıkıyor, darp ediyor. Yetmediği gibi 19 yaşında hamile bir kızın bebeği düşüyor polis onu darp ederken. Biz daha ne oluyor, bu kadar da orantısız güç kullanılır mı derken birileri çıkıyor terbiye sınırlarını ortadan kaldırıp "Kimden peydahlamış" diyor.
Yazarken ellerim titriyor, gözlerim doluyor. Sinirden çıldıracak gibi oluyorum.

Bize neler oluyor, nereye gidiyoruz?



Chrome Notebook Test User

I knew that Google were going to award me to be so committed of its products. I've been using Google products since I had my first gMail account. gMail, Google Wave, Blogger, Google Calendar, Chrome etc.
I'm an ambitious Google user. I think, being a Google user, used to mean being against Windows monopoly. It might have changed recently but I'm still a Google user. Anyway, I was waiting for Chrome OS since they launched the project in 2009.


Then, I've received a mail from Google says :

You’re eligible to receive a free Chrome notebook





Greetings,

A while back, you signed up to receive news, updates, and launch information about Chrome and Chrome OS. We have good news: Chrome notebooks are here, and you’re eligible to receive one!

Chrome notebooks are for people who live on the web and want a faster, safer and more secure experience without all the headaches of ordinary computers.

To apply to get your Chrome notebook, please provide your US mailing address by clicking the link below no later than Friday, December 10, 2010 at 11:59 PM PST.


Cheers,
The Chrome team
___________________
First, I was indecisive if the mail is real or spam but the link that put was from Google server. So, it's real.

Apparently Google launched a pilot program to get feedbacks from real users about Chrome OS. That's why they created Chrome Notebooks and giving it to "qualified users".

Google thinks that I'm eligible to apply but unfortunately I'm not even eligible as I don't live in the States at the moment. Otherwise I'm totally qualified=) So, it's a total failure...

I couldn't request a Chrome notebook but it made me happy for a moment that Google sent me a mail =) It would have been really cool to be one of the first user of Chrome notebook.

This also means that we have to wait for Chrome OS until the second half of 2011 :(



Tsubasa'nın sütyen rengi

Profil resminize çocukken en sevdiğiniz çizgi film karakterini koyun. Amaç ne mi? 6 Aralık Pazartesi' ne kadar facebookta hiç insan yüzü görmemek... "çocuk tacizi”ne karşı olan savaşa katılmak için arkadaşlarınıza da aynı şeyi yapmalarını önerin.


Sanıyorum ki Facebook kullanan herkes yukarıdaki yada ona benzer bir mesajı ya geçen hafta aldı yada bu hafta içinde alacaktır. Son 1 haftadır da yavaş yavaş çizgi film karakterlerini görmeye başlamıştık Facebook profillerinde. Özlemiştim zaten Tsubasa'yı. En son Alkışlarla Yaşıyorum'da karşılaşmıştık kendileriyle.


Peki, sadece meraktan sorsam kendi resmimi kaldırıp yerine çocuk resmi koymak ne derece çocuk tacizlerini önleyecektir diye.
Derler ki "halkımız bilinçleniyor".
Geçen ay meme kanseri konusunda çok bilinçlendik. Bravo bizlere.

Yanına sütyenimin rengini de yazsam... Dünya, hem çocuk tacizcilerinden hem de meme kanserinden kurtulur mu? Dur hatta ben en sevdiğim çizgili film kahramanının sütyen rengini yazayım da garanti olsun.

Tsubasa - Beyaz

Bu kampanyalarına (Sanıyorum ki bunları pazarlama kampanyası olarak değerlendirmekte herhangi bir sakınca yok) katılanlara bir tepki değildir yazdıklarım. Katılanların iyi niyetinden şüphem yok ancak hangi sivil toplum kuruluşu tarafından çıkarıldığı bile belli olmayan ve Facebook'da hızla büyüyen bu kampanyalar nedense benim aklıma pis sorular getiriyor. İçim fesat herhalde.

Neyse, yanlış anlaşılmasın yazdıklarım. Ben de karşıyım kadın ve çocuk tacizlerine.
Gitmem lazım. Fatmagül'ün Suçu Ne?'nin yeni bölümü çıkmış, hemen izleyelim...